Tarih Boyunca Kısırlık ve Tedavisi

Tarih Boyunca Kısırlık ve Tedavisi
Tarih boyunca kısırlık, çeşitli kültürler ve toplumlar tarafından farklı şekillerde ele alınmıştır. Antik çağlarda, doğurganlık için çeşitli bitkisel ilaçlar ve büyüsel ritüeller uygulanırken, Orta Çağ’da tıbbi tedaviler genellikle dini inançlarla birleşmişti. 20. yüzyılda bilimsel ilerlemeler sayesinde, kısırlık tedavisi modern tıp yöntemlerine dayalı hale geldi. Özellikle tüp bebek (IVF) ve cerrahi müdahaleler, kısırlık tedavisinde devrim yaratmıştır. Son yıllarda ise genetik tedaviler ve mikroenjeksiyon gibi ileri teknolojiler, kısırlık tedavisinde daha yüksek başarı oranları sunmaktadır. Tarih Boyunca Kısırlık ve Tedavisi
Tarihsel süreçte kısırlık tedavisi, bilimsel gelişmelerle paralel olarak evrimleşmiştir. 19. yüzyılda, kısırlık genellikle kadınların sorumluluğu olarak görülüp, tedavi yöntemleri sınırlıydı. 20. yüzyılın başlarında, hormonal tedaviler ve cerrahi müdahaleler daha yaygın hale geldi. 1978’de tüp bebek (IVF) tedavisinin ilk kez başarıyla uygulanması, kısırlık tedavisinde çığır açtı. 1990’larda mikroenjeksiyon (ICSI) yöntemi ile sperm ve yumurtaların doğrudan birleştirilmesi, erkek kaynaklı kısırlık tedavisinde büyük bir adım oldu. Günümüzde genetik testler, embriyo genetik taramaları ve yumurta dondurma gibi gelişmeler, tedavi seçeneklerini çeşitlendirmiştir. Bu gelişmeler, kısırlık tedavisinde başarı oranlarını artırmış ve çiftlere yeni umutlar sunmuştur.
Kutsal Kitaplarda Çoğalma ve Kısırlık Üzerine Tarihsel Bilgiler

Kutsal kitaplarda çoğalma ile ilgili öyle çok örnek varki. Solomun zevk ve aşk için değil ama soyunu çoğaltmak için yüz cariye edinmişti. Tanrı’nın Âdem’e ilk emri gidin ve çoğalındı. Ve Mısır’da bulunan bazı papirüs tabletlerinde kısırlık ve tedavisi için kullanılan ilaçlardan bahsediliyor. Tüm tarih içinde doğurganlık her zaman bir önem arz ediyor.
Eski çağlardan beri infertilite konusunda kadın daha fazla yargılandı. Hipokrat M.Ö 460 yılında kadınlarda kısırlık tanısının belirtilerini yazar.
Döllenme için en uygun zamanı ilk olarak Giovanni Marinello da Venezia 1563 yılında tespit etmiştir. Ardından, 1600’lü yılların sonlarına gelindiğinde, 1677 yılında Polonyalı bir öğrenci olan Yohann Ham, spermatozoa’yı (erkek üreme hücresi) keşfetmiştir. Bu keşif, o dönemde büyük bir öneme sahipti ve doğurganlık ile kısırlık konularındaki araştırmaları hızlandırmıştır. Özellikle Yohann Ham’ın buluşunun ardından, Dr. Solomun Asch, erkek kısırlığıyla ilgili ciddi sorunları çözebilecek teknikler geliştirmek için yoğun çalışmalar yapmış ve çeşitli testler sonucunda başarılı çözümler ortaya koymuştur.
Dünyanın İlk Tüp Bebeği
25 Temmuz 1978 yılı kısırlık konusunda birçok kişinin umutlarını tazeleyecek ve tıp tarihine altın yaldızlarla ismini yazdıracaktı. Louise Brown dünyaya gözlerini açan ilk tüp bebektir. Annesinin fallop tüpü tıkanıklığı sebebi ile 9 yıl boyunca hasret çektiği Louise artık kollarındadır.
Bir mucizeyi gerçekleştiren Prof. Robert Edwards 10 Ekim 2010 yılında Nobel Tıp Ödülünü aldı. Britanyalı bir fizyolog olan Robert Geoffrey Edwards, üreme tıbbının öncüsü bir bilim adamıdır. Edwards Cerrah Patrick Steptoe ile birlikte, ilk tüp bebek olan Louise Brown’ı IVF (tüp bebek yöntemi) ile başarılı bir şekilde dünyaya getirmişlerdir. O dönemden bu yana yaklaşık 3 milyondan fazla çocuk bu yöntem ile doğdu ve doğmaya devam ediyor.
Tüp bebeğimiz Louise ile Dr Edwards bağı hiç kopmamıştır, uzun yıllar görüşmeye devam etmiştir. Ve Louise normal gebelik ile iki erkek çocuk sahibi olmuştur.
İnfertilite Sebepleri Nelerdir?

İnfertilite yaşayan bir fetüsü üretecek yeterliliğe sahip olmadığımız anlamına gelir. Avrupa gibi sanayileşmiş ülkelerde çiftlerin %15-20’sini etkiliyor. Ve maalesef her yıl artarak yükseliyor. Normal bir çift için gebelik olasılığı her döngü için %20-25’dir. Bu düzenli ve korumasız ilişkilerde bir yıl içinde %80’e ulaşır.
Kimyasal maddeler, çevre kirliliği, sigara içme, yanlış yeme alışkanlıkları, bulaşıcı hastalıklara yakalanma riski olan cinsel alışkanlıklar, psiko-duygusal faktörler ve toplumsal düzenleme gibi faktörlerin etkisi ile son 20 yılda kısırlık ve tedavisi alanında önemli ölçüde artış gözlemlenmektedir. 1 yıl ve daha uzun süre normal gebelik yaşayamayan çiftlerin mutlaka doktorlarına başvurmaları gerekir.
Bugünkü çift sterilitenin (geri dönülmez şekilde kısırlık hali) geçmiş kökenleri daha sağlıklı şekilde belirlenebilmektedir. Ve uzmanlar erkek infertilitesi vakaların %40-50’sinden sorumlu olduğuna inanılmaktadır.
Erkek İnfertilitesi
Erkek infertilitesinin olası nedenlerine göz atacak olursak; bulaşıcı hastalıklar, hormonal nedenler, testiküler nedenler, kriptorşidizm(testis sorunu) gibi spermatozoa üretimini bir şekilde kesintiye uğratan sebeplerdir. Varikosel (testis damarlarının genleşmesi), kabakulak virüsüne (kabakulak) bağlı viral orşit gibi enfeksiyonlar ve iltihaplarda etkenlerden bir kaçıdır. Buna ek olarak kısırlık ve tedavisinde, elbette dışarıdan sperm taşınmasında bir problemi belirleyen nedenler vardır.
Kadın infertilitesinin oluşmasında ve sağlıklı bir gebeliğin oluşmasını engelleyen konular ise; Ovulasyon bozukluklarına neden olan aşırı prolaktin, tiroidteki değişiklikler, polikistik över gibi hormonal nedenler yol açabiliyor. Özellikle Clamidya, endometriozis veya uterin malformasyonlar nedeniyle enfeksiyonlara bağlı total veya kısmi oklüzyon veya tubal arıza ile birlikte kadınlarda infertilitede farklı nedenler de olabilir.
Tarih Boyunca Kısırlık ve Tedavisi
Bugün, bu sorunun üstesinden gelebilmek için çeşitli tedavi seçenekleri mevcuttur. Diğer tüm sağlık sorunlarında olduğu gibi, erken teşhis oldukça önemlidir. Gebelik şansını artırmak için pek çok tedavi prosedürü bulunmaktadır. Eğer bir yıldan uzun süredir çocuk sahibi olamıyorsanız, bir uzmana başvurmanızda fayda var. Her geçen gün yeni tedavi yöntemleri geliştirilmektedir veya mevcut yöntemler iyileştirilmektedir. Biraz sabır göstererek, siz de kısa bir süre içinde bebeğinizi kucaklayabilirsiniz.
Birçok kültürde hem tıbbi hem de dini bir sorun olarak kabul edilmiştir. Antik dönemlerde doğurganlık için bitkisel ilaçlar ve ritüeller kullanılırken, Orta Çağ’da dini ritüeller ve halk hekimliği ön planda idi. 20. yüzyılda bilimsel gelişmeler, özellikle tüp bebek (IVF) tedavisiyle kısırlık tedavisinde devrim yaratmıştır. Sonraki yıllarda mikroenjeksiyon (ICSI), genetik tarama ve dondurulmuş embriyo transferi gibi ileri teknolojiler tedaviye eklenmiştir. Günümüzde, kısırlık tedavisi daha kişiselleştirilmiş ve yüksek başarı oranlarına sahiptir.
Bir sonraki Polikistik Over Sendromu Belirtileri Nelerdir? isimli makalemizi okumanızı öneririz.