Kısırlığa Etkisi Olan Yaşam Koşulları

Kısırlığa Etkisi Olan Yaşam Koşulları

Kısırlığa Etkisi Olan Yaşam Koşulları

Modern Yaşamın Kısırlığa Etkisi Var mıdır?

Doğurganlık, erkek ve kadınların kimliğinin bir parçası olan çok güçlü duygusal çağrışımlara sahiptir. Doğurganlık berekettir. Beden ve zihnin ortak etkisi ile oluşan karışık bir mekanizmadır. Kısırlığa Etkisi Olan Yaşam Koşulları

Son birkaç yılda, ekonomik ve sosyal faktörlere, yasal yeniliklere ve yeni kültürel modellere bağlı nedenlerden doğurganlık sayısında ciddi bir azalma olmuştur. Batı toplumunda infertilite sorunu çok sayıda araştırmanın konusudur.

Kısırlık tanısı değerlendirmelerinde temel parametreler vardır. Bunlar çiftlerin yaşı, cinsel ilişki sıklığı ve süresi, vajinizm, iktidarsızlık gibi cinsel bozukluklar gibi olasılıklardır. Yaş temel bir olgudur. Kadınlarda doğurganlık yaşı 16 ile 25 yaş aralığında taban yaparken 44 yaş sonrası gebe kalma şansı en aza inmektedir.

İdiopatik kısırlık nedir?

Kadın infertilitesine neden olan başlıca organik hastalıklar endometriozis, polikistik over sendromu, uterus miyomatozisi ve sterilite ve pre-term düşükler gibi cinsel yolla bulaşan hastalıklardır.

Erkekler de varikoseller, ereksiyon bozuklukları ve kriptorşidizm (bir veya her iki testisin skrotuma düşmesinde başarısızlık) en bilinen nedenleridir. Diğer nedenler, infertilite nedenlerinin yaklaşık % 12’sini temsil eden yeme bozuklukları, sigara içilmesi, spermin miktarını ve kalitesini bozarak gebelik riskini azaltır.

Diğer nedenler, çevresel faktörler, kirlilik, diyabet, böbrek hastalığı ve immünolojik sorunlar, kanser tedavisi (radyoterapi ve kemoterapi), bazı ilaçların alımı ve stres gibi çeşitli tıbbi durumlardır.

Olguların % 90’ında vücutta, bir patolojide veya bir işlev bozukluğunda bulunan bir köken bulanamıyor. Bu oran idiopatik infertiliteye veya bilinmeyen nedenlerle bağlantılı kısırlığa işaret eder.

Gerçekte idiopatik kısırlık herhangi bir organik probleme bağlı değildir. Psikolojik bir sorun sebebi ile oluşmuştur.

1930’lardan bu yana, psikosomatik kısırlığa yönelik araştırmalar yapılmaktadır. Modern hayatın getirdiği stres kuşkusuz doğurganlığı etkilemektedir. Üç ana çalışma grubuna ayrılan çalışmalar;  kısırlığa neden olan psikolojik faktörler, infertilitenin duygusal etkisi ve çift tarafından uygulanan adaptasyon stratejileridir.

İnfertilite ve Kısırlığa Etkisi  

İnfertilite etnolojisinde psiko-duygusal faktörlerin analizi sürmektedir. Pek çok soru yanıtlanmamıştır. Bununla birlikte, yüksek oranda organik nedenlere sahip olmakla birlikte, psikojenik infertilitenin payı artmıştır. Çoğu araştırma, kısır kişinin infertilitesinin analizi üzerine odaklanmıştır. Arzuyu, sevgiyi, sosyal etkileri ve baskıyı, çiftin ve yaşamın vizyonunu bağlayan anlayış hareketinin karmaşıklığı ortaya çıkmıştır. Doğurganlıklarına organik bir neden bulunmadıklarında çiftler psikoterapiye başvuruyor.

Modern hayatın getirdiği koşturmaca, sorumluluklar ister istemez zaman zaman kişileri mutsuzluğa itebiliyor. Çiftler arasında tutkuyu, ay sonu gelecek faturalar kadar, bebek hakkında gelecek kaygısı düşünceleri de etkiliyor. Doğurganlık zihin tarafından engellenebilir mi?   Bu soruya cevabı Los Angeles’taki Cedars Sınaî Tıp Merkezi’nde Üreme Sağlığı Merkezi ve Amerika Üreme Sağlığı Haberleri Derneği’nin editör yardımcısından alalım.  Dr. Morgan, stres kaynaklı kısırlık söz konusu olabileceğini söylüyor. Stresin azaltılmasının, implantasyon da yer alan uterus astarındaki proteinlerin geliştirilmesine yardımcı olabileceğini de söylüyor. Stresin uterustaki kan akışını artırabileceğini ve bunun da gebeliği etkilediğini belirtiyor.

Eğer sizde tüm araştırmalara rağmen hala neden bebek sahibi olamadığınızı bilmiyorsanız, bir terapiste başvurmanızı öneririz. Belki de sebep modern yaşamın getirdiği aşırı baskının etkisidir.

Kısırlığa Etkisi Olan Yaşam Koşulları
Kısırlığa Etkisi Olan Yaşam Koşulları

Çevresel Faktörlerin Üreme Sağlığına Etkileri

Üreme sağlığı, sağlıklı bir yaşam tarzının temel bir parçasıdır. Ancak, günümüzde çevresel faktörlerin üreme sağlığı üzerindeki etkisi giderek artmaktadır. Çevresel faktörler; hava kirliliği, su kirliliği, kimyasal maddeler, radyasyon, stres ve yanlış beslenme gibi birçok unsuru kapsar. Bu faktörlerin, hem erkeklerde hem de kadınlarda üreme sağlığını olumsuz yönde etkileyebileceği bilinmektedir. Bu nedenle, çevresel faktörlere dikkat etmek ve üreme sağlığını korumak çok önemlidir.

Çevresel faktörler arasında en yaygın olanı hava kirliliğidir. Hava kirliliği, zararlı gazlar ve partiküllerin havada bulunması sonucu ortaya çıkar. Bu zararlı maddeler solunum yoluyla vücuda girdiğinde, üreme sistemi üzerinde toksik etkiler oluşturabilir. Özellikle endüstri bölgelerinde ve yoğun trafik olan şehirlerde hava kirliliği düzeyi daha yüksek olabilir. Bu nedenle, bu tür alanlarda yaşayan bireylerin üreme sağlığına daha fazla dikkat etmeleri gerekmektedir.

Bunun yanı sıra, su kirliliği de üreme sağlığı üzerinde olumsuz etkilere neden olabilir. Kirli suyun tüketilmesi veya kirli suyla temas etmek, üreme sağlığını tehdit eden hastalıklara yol açabilir. Su kaynaklarının korunması ve suyun temizliğine dikkat edilmesi, sağlıklı bir üreme sistemi için büyük önem taşır.

Çevresel Faktörlerin Üreme Sağlığına Etkileri
Hava Kirliliği Hava kirliliği, üreme sağlığı üzerinde toksik etkiler oluşturabilir.
Su Kirliliği Kirli suyun tüketilmesi veya kirli suyla temas etmek, üreme sağlığını tehlikeye atabilir.
  • Kimyasal maddeler ve radyasyon da üreme sağlığı üzerinde olumsuz etkilere sahip olabilir.
  • Stres, hormonal dengesizliklere ve üreme sistemi sorunlarına neden olabilir.
  • Yanlış beslenme, vücutta hormon dengesizliklerine yol açarak üreme sağlığını etkileyebilir.

Çevresel faktörlerin üreme sağlığı üzerindeki etkisi hakkında daha fazla farkındalık yaratılması ve alınması gereken önlemlerin uygulanması büyük önem taşımaktadır. Sağlıklı bir çevre ve yaşam koşulları, sağlıklı bir üreme sağlığının temelini oluşturur. Bu nedenle, çevremizi korumak ve çevresel faktörlere dikkat etmek her bireyin sorumluluğundadır.

Hormonal Dengenin Üreme Sağlığına Etkisi

Hormonal dengenin üreme sağlığı üzerindeki etkisi oldukça önemlidir. Hormonlar, vücuttaki birçok işlevin düzenlenmesine yardımcı olur ve üreme sistemi de bu işlevler arasındadır. Hormonların dengesizliği, üreme sağlığını olumsuz etkileyebilir ve çeşitli sorunlara yol açabilir. Özellikle kadınlarda hormonal dengesizlik nedeniyle adet düzensizlikleri, polikistik over sendromu ve infertilite gibi sorunlar ortaya çıkabilir.

Hormonal dengenin üreme sağlığı üzerindeki etkileri araştırıldığında, bazı çevresel faktörlerin de bu dengeyi bozabileceği görülmüştür. Örneğin, stres, kötü beslenme, düzensiz uyku ve aşırı egzersiz gibi faktörler hormonal dengenin bozulmasına neden olabilir. Bu da üreme sağlığını olumsuz etkileyebilir.

  • Hormonal dengeyi sağlamak için düzenli uyku alışkanlıklarına sahip olunmalıdır. Uyku eksikliği, hormonal dengeyi bozabilir ve üreme sağlığını olumsuz etkileyebilir.
  • Sağlıklı bir beslenme planına uyulmalı ve düzenli olarak egzersiz yapılmalıdır. Dengeli bir diyet, hormonal dengeyi korumaya yardımcı olabilir ve üreme sağlığını iyileştirebilir.
  • Stres yönetimi teknikleri kullanılmalıdır. Stres, hormonal dengenin bozulmasına neden olabilir, bu nedenle stresi azaltmak için yoga, meditasyon veya derin nefes alma gibi yöntemler uygulanabilir.

Üreme sağlığına dikkat etmek ve hormonal dengeyi korumak, uzun vadede sağlıklı bir yaşam için önemlidir. Çevresel faktörlerin etkisini azaltmak için sağlıklı yaşam koşulları oluşturulmalı ve üreme sağlığına özen gösterilmelidir.

Çevresel Faktörlerin Etkisi Üreme Sağlığı
Stres Hormonal dengesizlik
Kötü beslenme Adet düzensizlikleri
Düzensiz uyku Polikistik over sendromu
Aşırı egzersiz Infertilite

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer Yazılar